15 Ocak 2017 Pazar

Bir Kadını Öldürmek






Gezegenin herhangi bir mevkiinde bulunan bir binanın dördüncü katındaki pencereden bir çocuk sokağı bekliyordu. Sağ bileğindeki üç kol saati ve sol bileğindeki tek kol saati dışında herhangi belirgin bir özelliği yoktu. Henüz ne bir ismi vardı, ne saçı uzundu, ne de saçlarının uzun olmasıyla tanınmış Rapunzel isminde bir kız çocuğuydu. Toplumda bir yeri yoktu, gezegen hiçbir zaman umrunda olmamıştı. Yalnızca burada olmak ve bulutları yağmura niyetli bu sokağı beklemek istiyordu. Gezegenin, silahın meşru olduğu bir mevkiinde bulunan günahkâr bir binanın dördüncü katındaki camı çatlak pencerede, az sonra karşı kaldırımdan geçecek birini bekliyordu. Bekliyordu çünkü bu anı daha önce yaşamıştı. Yalnız bu sefer daha bir heyecanlıydı.


      Yağmur başlayacak, yağan yağmur pencerenin çatlak camına vurarak kendini hissettirecek, bir süre sonra o iki arkadaşıyla şemsiyeli bir vaziyette gelecek ve karşı kaldırımdaki telefoncunun önüne şemsiyesini kapatıp koyduktan sonra arkadaşlarıyla birlikte telefoncuya girecekti. Az sonra telefoncudan çıkacak, şemsiyeyi telefoncunun önünden alacak, silkeledikten sonra iki arkadaşını da altına alacak şekilde şemsiyeyi açacak ve gözden kaybolana dek sokak boyunca aşağı yürümeye başlayacaktı.


13.09

      Kendisini, gezegenin uç bir mevkiinde bulunan yan yana, bitişik binalardan günahkâr olanının dördüncü katındaki pencerenin çatlak camına vurarak hissettiren yağmur yağmaya başladı.


13.10

      Şemsiyeli Üç Kız Çocuğu, gezegenin en gürültülü mevkiinde bulunan beş katlı bir binanın dördüncü katındaki camı çatlak bir pencereden beklenebilecek yağmurlu sokağa girdiler. Aşağı doğru biraz yürüdükten sonra karşı kaldırımdaki telefoncunun önünde durdular. İçlerinden biri şemsiyeyi kapatıp telefoncunun önüne koyduktan sonra diğer ikisiyle birlikte içeri girdi.

   

     13.12

      Şemsiyesiz Üç Kız Çocuğu, telefoncudan çıktı. Daha önce de içlerinden biri olarak nitelendirilmiş olan, karşı kaldırımda bulunan telefoncunun önündeki şemsiyeyi yerden aldı, silkeledi ve iki arkadaşını da altına alacak şekilde açtı. Artık sokak boyunca aşağı yürümemek için hiçbir sebepleri yoktu. Yürümeye başladılar.


    13.13

      Yağmur durdu. Yağmur damlaları havada asılı kaldı. Şemsiyeli Yürüyen Üç Kız Çocuğu karşı kaldırımdaki telefoncunun bir tükürük mesafesi aşağısında asılı kaldılar. Saniye ibresi artık bu sokak için işlemiyordu. Biri hariç, herkes asılı kalmıştı. Gezegenin herhangi bir coğrafyasında bulunan betonarme bir binanın pencere camı çatlak dördüncü katından sokağı bekleyen çocuk, sol eliyle sağ bileğindeki üç kol saatinden diğer ikisini ileri aldı. 13.14,13.15,13.16,13.17; 13.14,13.15,13.16,13.17. İkisinin zamanını denk düşürdü. Bu hareketle birlikte telefoncunun bir tükürük mesafesi aşağısındaki Şemsiyeli Asılı Üç Kız Çocuğundan diğer ikisi hızlı adımlarla sokak boyu aşağı yürümeye devam etti. Geriye yalnız, Şemsiyeli Asılı Kız Çocuğu kaldı. Çocuk, ani bir hareketle camı çatlak pencereyi açtı ve kendini binanın dördüncü katından aşağı bıraktı. Havada asılı kalan yağmur damlaları arasından uçan mavi bir kapak gibi süzülerek geçti ve karşı kaldırımdaki telefoncunun bir tükürük mesafesi aşağısındaki Asılı Yalnız Şemsiyeli Kız Çocuğunun önüne kondu. Şemsiyesini elinden aldı, kapadı ve bir tükürük mesafesi yukarısında kalan telefoncunun önüne koydu. Geri döndü ve Yalnız Şemsiyesiz Asılı Kız Çocuğunun önünde durdu:

-Korkuyor musun? diye sordu.

-Yoo… Yoo. Sadece biraz heyecanlıyım. sol elini ağzına siper etti, sesini ona benzeterek ve onun böyle söylediğini hayal ederek cevapladı kendisini.

-Neden ki? diye sordu bu sefer.

-Yanımda sen varsın! diye cevapladı tekrardan sol elini ağzına siper ederek, onun böyle söylediğini hayal ederek ve sesini ona benzeterek.


      Tebessüm etti. Sol eliyle az önce zamanlarını ileri aldığı kol saatlerinin haricindeki kol saatinin zamanını geri aldı: 13.12,13.11. Bu hareketle birlikte Şemsiyesiz Asılı Yalnız Kız Çocuğu yavaş adımlarla gerisin geri yürüdü ve onlara bir tükürük mesafesinde bulunan telefoncuya girdi. Bunu yaparken adeta makineleşmek isteyen birini andırıyordu. Çocuk, tekrardan gezegenin herhangi bir karşı kaldırımının beklenebildiği boyasız sıvalı binanın lanetli dördüncü katındaki camı çatlak pencereye çıktı. İçeri girdikten sonra pencereyi kapattı. Sağ eliyle, sol bileğindeki kol saatini ayarladı: 13.12,13.11. Derin bir nefes çekti içine ve camı çatlak pencereye doğru üfürdü. Camı çatlak pencerenin çatlaklığı kayboldu ve camda buhar oluştu. Çocuk, bileklerindeki kol saatlerine baktı; 13.17’yi gösteren kol saatlerinin saniye ibreleri durmuş, 13.11’i gösteren kol saatlerinin saniye ibreleri ise hareket etmeye başlamıştı. Çocuk, camdaki buharı sağ eliyle sildi, dışarı baktı ve koşmaya başladı. Merdivenleri üçer beşer iniyordu. Düşmekten korkmuyordu. Sonunda binadan dışarı çıktı. Yağmur yağıyordu.


    13.12

      Yalnız Şemsiyesiz Kız Çocuğu karşı kaldırımdaki telefoncudan çıktı, telefoncunun önündeki şemsiyeyi aldı, silkeledi ve şemsiyeli bir vaziyette sokak boyu aşağı yürümeye başladı. Çocuk da karşı kaldırımdan ona paralel bir vaziyette sokak boyu aşağı yürümeye başladı.


    13.13

      Yalnız Şemsiyeli Kız Çocuğu karşı kaldırımdaki telefoncunun bir tükürük mesafesi aşağısında aniden durdu. Yüzünü kendisine paralel yürüyen Çocuktan yana çevirdi: ‘’Muhteşem!’’ dedi ve ona doğru yürümeye başladı. Bunu duyan ve Kız Çocuğunun kendisinden yana yürüdüğünü gören Muhteşem, evet ismi buydu: ‘’Harika!’’ dedi ve ona doğru yürümeye başladı. İkisinin de yüzüne anlamsız bir tebessüm yerleşmişti. Harika elindeki şemsiyeyi yere bıraktı. Muhteşem sağ elini pantolonunun arka cebine koyma gereksinimi duydu. Sonra ikisi sokağın ortasında ellerini birleştirdiler. Muhteşem bir şey demeye niyetlendi: Korkuy… Tam o esnada, bu mükemmel zaman dilimi içerisinde bir silah sesi duyuldu. Bir cam patladı. Harika, Muhteşem’in elleri arasından yavaşça koptu ve şemsiyesinin yanına uzandı. Sonra bir silah sesi daha duyuldu. Şemsiye hareket etti. Muhteşem’in yüzündeki tebessüm kayboldu ve dizleri üstüne Harika’nın yanına çöktü: ‘’Harika ne oldu? Harika!’’ Bu arada yere düşen cam parçalarının sesi duyuldu. Harika’nın göğüs kafesinden sızan kan sokak boyu aşağı doğru akıyordu. Harika’nın yüzündeki tebessüm yerini tuhaf bir ifadeye bıraktı. Muhteşem, Harika’nın ellerini tutarak: ‘’Korkma! Korkuyor musun? Korkma!’’ diye sordu. Harika: ‘’ Yoo... Yoo. Sadece biraz heyecanlıyım!’’ diye cevapladı. ’’Neden ki?’’ ‘’Çünkü… Çünkü yanımda sen varsın!’’ Harika kan tükürdü ve yüzünde tuhaf bir ifade bırakarak gözlerini kapattı.


    13.17

      Yağmur damlaları havada asılı kaldı. Muhteşem kol saatlerine baktı, hepsi 13.17’yi gösteriyordu. Bir anda kol saatlerinin saniye ibresi saat yönünün tersine doğru dönmeye başladı. Sokak boyu aşağı doğru akan kan Harika’nın göğüs kafesine geri çekilmeye başladı. Yere düşen cam parçaları dördüncü kattaki pencereye çatlak diye nitelendirilebilecek vaziyette geri örüldü. Şemsiye hafiften hareketlendi. Yeryüzüne yağan yağmur bulutlarına çekildi. Harika, yanı başında çömelmiş olan Muhteşem’in ellerinden koparak doğruldu ve şemsiyesini yerden alarak gerisin geri yürüdü ve telefoncuya girdi. Telefoncuya girmeden önce şemsiyeyi kapatıp telefoncunun önüne bıraktı. Bir süre sonra sokağın başından sokağa gökyüzünden yeryüzüne uzanan devasa bir saniye ibresi girdi. Saniye ibresi bütün sokağı harabeye çevirdi ve sokağın aşağısından sokaktan çıktı. Muhteşem, bileklerindeki kol saatlerine baktı, sol bileğindeki kol saatinin camı çatlamıştı. Sağ bileğindeki kol saatlerinin ise saniye ibreleri asılı kalmıştı, hafiften titriyordu. Diğer iki kız bu arada hiçbir şey olmamış gibi harabeye dönen sokak boyu gerisin geri hızlıca çıktı, sokakla birlikte harabeye dönen karşı kaldırımdaki telefoncuya girdiler. Bir patlama sesi duyuldu. Sağ bileğindeki kol saatlerinin içinden biri patlamıştı. Sonra bir patlama sesi daha duyuldu. Sağ bileğindeki diğer iki kol saati de patlamıştı. İşte o anda karşı kaldırımdaki telefoncudan çevreye yayılan ışık sokağı boydan boya aydınlattı. Etrafı kör etti.


      Muhteşem, gezegenin herhangi bir mevkiinde bulunan eski bir binanın dördüncü katındaki çatlak camı bantlı pencerenin önünde kendini sokağı bekler vaziyette buldu. Sokak eski haline geri dönmüştü, karşı kaldırımdaki telefoncu sapasağlamdı. Muhteşem’in telefonu çalmaya başladı. Sağ elindeki silahı pantolonunun arka cebine koydu. Sol eliyle telefonunu cebinden çıkardı, açtı: ‘’Evet?’’ Bir süre telefondan hırıltılı nefes alıp verme sesleri geldi. Muhteşem: ‘’Darth Vader?’’ dedi fısıldayarak. ‘’Korkuyor musun?’’ diye sordu telefondaki ciddi ses. ‘’Yoo… Yoo. Sadece biraz heyecanlıyım!’’ dedi Muhteşem sesi titreyerek. ‘’Neden ki?’’ diye sordu bu sefer daha samimi bir şekilde ciddi ses. ‘’Çünkü… Çünkü ilk defa bir kadını öldüreceğim.’’ dedi bu sefer sesi titremeden Muhteşem.         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder