Gezegenin
herhangi bir mevkiinde bulunan bir binanın dördüncü katındaki pencereden bir
çocuk sokağı bekliyordu. Sağ bileğindeki üç kol saati ve sol bileğindeki tek kol
saati dışında herhangi belirgin bir özelliği yoktu. Henüz ne bir ismi vardı, ne
saçı uzundu, ne de saçlarının uzun olmasıyla tanınmış Rapunzel isminde bir kız
çocuğuydu. Toplumda bir yeri yoktu, gezegen hiçbir zaman umrunda olmamıştı. Yalnızca
burada olmak ve bulutları yağmura niyetli bu sokağı beklemek istiyordu. Gezegenin,
silahın meşru olduğu bir mevkiinde bulunan günahkâr bir binanın dördüncü
katındaki camı çatlak pencerede, az sonra karşı kaldırımdan geçecek birini
bekliyordu. Bekliyordu çünkü bu anı daha önce yaşamıştı. Yalnız bu sefer daha
bir heyecanlıydı.
Yağmur başlayacak, yağan yağmur pencerenin
çatlak camına vurarak kendini hissettirecek, bir süre sonra o iki arkadaşıyla
şemsiyeli bir vaziyette gelecek ve karşı kaldırımdaki telefoncunun önüne
şemsiyesini kapatıp koyduktan sonra arkadaşlarıyla birlikte telefoncuya
girecekti. Az sonra telefoncudan çıkacak, şemsiyeyi telefoncunun önünden
alacak, silkeledikten sonra iki arkadaşını da altına alacak şekilde şemsiyeyi
açacak ve gözden kaybolana dek sokak boyunca aşağı yürümeye başlayacaktı.
13.09
Kendisini, gezegenin uç bir mevkiinde
bulunan yan yana, bitişik binalardan günahkâr olanının dördüncü katındaki
pencerenin çatlak camına vurarak hissettiren yağmur yağmaya başladı.
13.10
Şemsiyeli Üç Kız Çocuğu, gezegenin en
gürültülü mevkiinde bulunan beş katlı bir binanın dördüncü katındaki camı çatlak
bir pencereden beklenebilecek yağmurlu sokağa girdiler. Aşağı doğru biraz
yürüdükten sonra karşı kaldırımdaki telefoncunun önünde durdular. İçlerinden biri
şemsiyeyi kapatıp telefoncunun önüne koyduktan sonra diğer ikisiyle birlikte
içeri girdi.
13.12
Şemsiyesiz Üç Kız Çocuğu, telefoncudan
çıktı. Daha önce de içlerinden biri olarak nitelendirilmiş olan, karşı
kaldırımda bulunan telefoncunun önündeki şemsiyeyi yerden aldı, silkeledi ve
iki arkadaşını da altına alacak şekilde açtı. Artık sokak boyunca aşağı
yürümemek için hiçbir sebepleri yoktu. Yürümeye başladılar.
13.13
Yağmur durdu. Yağmur damlaları havada
asılı kaldı. Şemsiyeli Yürüyen Üç Kız Çocuğu karşı kaldırımdaki telefoncunun
bir tükürük mesafesi aşağısında asılı kaldılar. Saniye ibresi artık bu sokak
için işlemiyordu. Biri hariç, herkes asılı kalmıştı. Gezegenin herhangi bir
coğrafyasında bulunan betonarme bir binanın pencere camı çatlak dördüncü
katından sokağı bekleyen çocuk, sol eliyle sağ bileğindeki üç kol saatinden diğer
ikisini ileri aldı. 13.14,13.15,13.16,13.17; 13.14,13.15,13.16,13.17. İkisinin
zamanını denk düşürdü. Bu hareketle birlikte telefoncunun bir tükürük mesafesi
aşağısındaki Şemsiyeli Asılı Üç Kız Çocuğundan diğer ikisi hızlı adımlarla
sokak boyu aşağı yürümeye devam etti. Geriye yalnız, Şemsiyeli Asılı Kız Çocuğu
kaldı. Çocuk, ani bir hareketle camı çatlak pencereyi açtı ve kendini binanın
dördüncü katından aşağı bıraktı. Havada asılı kalan yağmur damlaları arasından
uçan mavi bir kapak gibi süzülerek geçti ve karşı kaldırımdaki telefoncunun bir
tükürük mesafesi aşağısındaki Asılı Yalnız Şemsiyeli Kız Çocuğunun önüne kondu.
Şemsiyesini elinden aldı, kapadı ve bir tükürük mesafesi yukarısında kalan
telefoncunun önüne koydu. Geri döndü ve Yalnız Şemsiyesiz Asılı Kız Çocuğunun
önünde durdu:
-Korkuyor
musun? diye sordu.
-Yoo…
Yoo. Sadece biraz heyecanlıyım. sol elini ağzına siper etti, sesini ona
benzeterek ve onun böyle söylediğini hayal ederek cevapladı kendisini.
-Neden
ki? diye sordu bu sefer.
-Yanımda
sen varsın! diye cevapladı tekrardan sol elini ağzına siper ederek, onun böyle
söylediğini hayal ederek ve sesini ona benzeterek.
Tebessüm etti. Sol eliyle az önce
zamanlarını ileri aldığı kol saatlerinin haricindeki kol saatinin zamanını geri
aldı: 13.12,13.11. Bu hareketle birlikte Şemsiyesiz Asılı Yalnız Kız Çocuğu
yavaş adımlarla gerisin geri yürüdü ve onlara bir tükürük mesafesinde bulunan
telefoncuya girdi. Bunu yaparken adeta makineleşmek isteyen birini andırıyordu.
Çocuk, tekrardan gezegenin herhangi bir karşı kaldırımının beklenebildiği
boyasız sıvalı binanın lanetli dördüncü katındaki camı çatlak pencereye çıktı. İçeri
girdikten sonra pencereyi kapattı. Sağ eliyle, sol bileğindeki kol saatini
ayarladı: 13.12,13.11. Derin bir nefes çekti içine ve camı çatlak pencereye
doğru üfürdü. Camı çatlak pencerenin çatlaklığı kayboldu ve camda buhar oluştu.
Çocuk, bileklerindeki kol saatlerine baktı; 13.17’yi gösteren kol saatlerinin
saniye ibreleri durmuş, 13.11’i gösteren kol saatlerinin saniye ibreleri ise
hareket etmeye başlamıştı. Çocuk, camdaki buharı sağ eliyle sildi, dışarı baktı
ve koşmaya başladı. Merdivenleri üçer beşer iniyordu. Düşmekten korkmuyordu. Sonunda
binadan dışarı çıktı. Yağmur yağıyordu.
13.12
Yalnız Şemsiyesiz Kız Çocuğu karşı
kaldırımdaki telefoncudan çıktı, telefoncunun önündeki şemsiyeyi aldı,
silkeledi ve şemsiyeli bir vaziyette sokak boyu aşağı yürümeye başladı. Çocuk da
karşı kaldırımdan ona paralel bir vaziyette sokak boyu aşağı yürümeye başladı.
13.13
Yalnız Şemsiyeli Kız Çocuğu karşı
kaldırımdaki telefoncunun bir tükürük mesafesi aşağısında aniden durdu. Yüzünü kendisine
paralel yürüyen Çocuktan yana çevirdi: ‘’Muhteşem!’’ dedi ve ona doğru yürümeye
başladı. Bunu duyan ve Kız Çocuğunun kendisinden yana yürüdüğünü gören
Muhteşem, evet ismi buydu: ‘’Harika!’’ dedi ve ona doğru yürümeye başladı. İkisinin
de yüzüne anlamsız bir tebessüm yerleşmişti. Harika elindeki şemsiyeyi yere
bıraktı. Muhteşem sağ elini pantolonunun arka cebine koyma gereksinimi duydu.
Sonra ikisi sokağın ortasında ellerini birleştirdiler. Muhteşem bir şey demeye
niyetlendi: Korkuy… Tam o esnada, bu mükemmel zaman dilimi içerisinde bir silah
sesi duyuldu. Bir cam patladı. Harika, Muhteşem’in elleri arasından yavaşça
koptu ve şemsiyesinin yanına uzandı. Sonra bir silah sesi daha duyuldu. Şemsiye
hareket etti. Muhteşem’in yüzündeki tebessüm kayboldu ve dizleri üstüne Harika’nın
yanına çöktü: ‘’Harika ne oldu? Harika!’’ Bu arada yere düşen cam parçalarının
sesi duyuldu. Harika’nın göğüs kafesinden sızan kan sokak boyu aşağı doğru
akıyordu. Harika’nın yüzündeki tebessüm yerini tuhaf bir ifadeye bıraktı.
Muhteşem, Harika’nın ellerini tutarak: ‘’Korkma! Korkuyor musun? Korkma!’’ diye
sordu. Harika: ‘’ Yoo... Yoo. Sadece biraz heyecanlıyım!’’ diye cevapladı. ’’Neden
ki?’’ ‘’Çünkü… Çünkü yanımda sen varsın!’’ Harika kan tükürdü ve yüzünde tuhaf
bir ifade bırakarak gözlerini kapattı.
13.17
Yağmur damlaları havada asılı kaldı. Muhteşem
kol saatlerine baktı, hepsi 13.17’yi gösteriyordu. Bir anda kol saatlerinin
saniye ibresi saat yönünün tersine doğru dönmeye başladı. Sokak boyu aşağı
doğru akan kan Harika’nın göğüs kafesine geri çekilmeye başladı. Yere düşen cam
parçaları dördüncü kattaki pencereye çatlak diye nitelendirilebilecek vaziyette
geri örüldü. Şemsiye hafiften hareketlendi. Yeryüzüne yağan yağmur bulutlarına
çekildi. Harika, yanı başında çömelmiş olan Muhteşem’in ellerinden koparak
doğruldu ve şemsiyesini yerden alarak gerisin geri yürüdü ve telefoncuya girdi.
Telefoncuya girmeden önce şemsiyeyi kapatıp telefoncunun önüne bıraktı. Bir süre
sonra sokağın başından sokağa gökyüzünden yeryüzüne uzanan devasa bir saniye
ibresi girdi. Saniye ibresi bütün sokağı harabeye çevirdi ve sokağın aşağısından
sokaktan çıktı. Muhteşem, bileklerindeki kol saatlerine baktı, sol bileğindeki
kol saatinin camı çatlamıştı. Sağ bileğindeki kol saatlerinin ise saniye
ibreleri asılı kalmıştı, hafiften titriyordu. Diğer iki kız bu arada hiçbir şey
olmamış gibi harabeye dönen sokak boyu gerisin geri hızlıca çıktı, sokakla
birlikte harabeye dönen karşı kaldırımdaki telefoncuya girdiler. Bir patlama
sesi duyuldu. Sağ bileğindeki kol saatlerinin içinden biri patlamıştı. Sonra bir
patlama sesi daha duyuldu. Sağ bileğindeki diğer iki kol saati de patlamıştı.
İşte o anda karşı kaldırımdaki telefoncudan çevreye yayılan ışık sokağı boydan
boya aydınlattı. Etrafı kör etti.
Muhteşem, gezegenin herhangi bir mevkiinde
bulunan eski bir binanın dördüncü katındaki çatlak camı bantlı pencerenin
önünde kendini sokağı bekler vaziyette buldu. Sokak eski haline geri dönmüştü,
karşı kaldırımdaki telefoncu sapasağlamdı. Muhteşem’in telefonu çalmaya başladı.
Sağ elindeki silahı pantolonunun arka cebine koydu. Sol eliyle telefonunu
cebinden çıkardı, açtı: ‘’Evet?’’ Bir süre telefondan hırıltılı nefes alıp
verme sesleri geldi. Muhteşem: ‘’Darth Vader?’’ dedi fısıldayarak. ‘’Korkuyor
musun?’’ diye sordu telefondaki ciddi ses. ‘’Yoo… Yoo. Sadece biraz
heyecanlıyım!’’ dedi Muhteşem sesi titreyerek. ‘’Neden ki?’’ diye sordu bu
sefer daha samimi bir şekilde ciddi ses. ‘’Çünkü… Çünkü ilk defa bir kadını
öldüreceğim.’’ dedi bu sefer sesi titremeden Muhteşem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder