27 Aralık 2019 Cuma

zaman dünbelekçisi

iki boyutlu uzamsak uzay
üç boyutlu dinozorlar
uzak yakın kaçma sakın
deniz sesimden çoğalacak
güneş sisimden boğulacak
peri ağlayacak
yağmur savrayacak
gece vakti çamur yakın
isimsiz bir çehre bakın
kartopunu sıvazlayın
canavarı kucaklayın
esrimeden zırlamayın
kemirgene bağlanmadan
usul usul
kanat keskisi
zaman dünbelekçisi

10 Aralık 2019 Salı

Düşünmelerim

  Genellikle toplumsal boyuta ulaşmış davranış kalıplarını ''ahlak'' olarak  ifade etmekteyiz fakat ahlak kavramının bireysel bir boyutu da işgal ettiğinin kanısındayım çünkü toplumumuzda ahlaklı insan tasvir edilirken dış dünyaya olan yararının yanında onun kendi içinde de iç huzurunu sağladığı şeklinde bir değerlendirme yapılmaktadır. Yani ahlak kavramının dış dünyaya ulaşmadan önce içerde hükümran bir durumda bulunması gerektir. Bunun neticesi olarak ahlaklı adam toplumsal çerçevede göreceli olarak az faaliyette bulunan ve vaktinin çoğunluğunu kendi iç tefekkürüne adayan  olarak tanımlanır. İnsanoğlu idrak edemediğini mitleştirir; insandaki bu gizem arama tutkusu, insanoğlunun emniyet supabıdır. Sınırlı olan zekamız varlığımızı kabullenmekte ama onu deşifre edememektedir. Böyle bir vaziyette insan ya delirmelidir ya da zekasını manipüle edecek mekanizmalar geliştirmelidir (burada üçüncü bir ihtimal olarak zeka seviyesini arttıracak mekanizmalar da mevcuttur ancak şuanlık görmezden geliyorum). delirmenin cezası ölümdür, manipülasyonunun cezası ise yaşam. İnsan birlikte yaşar. Birliğe kast eden ya
cezalandırılır ya da ödüllendirilir. Ceza ve ödül sisteminin temeli korkudur. Korku esasen cezanın pozitifi iken ödülün negatifidir. İnsan korkusunu savmak üzere iki taraflı bir sistem inşa etmiştir.

 Ceza ve ödülün varlığı normu gerektirir. Normun oluşması ise devamlılığı zorunlu kılar. Devam eden ise ya değişir ya da dönüşür. Bu varsayımdan kanıksanacak ilk husus organizmadır. Hücrelerimiz nasıl organlar oluşturup bizi oluşturmaktaysa biz insanlar da bir araya gelip toplumsal yapılar oluşturmaktayız. Organel-Hücre-Doku-Organ-İnsan şeklindeki sıralamayı İnsan-Aile-Grup....-Devlet şeklinde devam ettirmek objektif bir bakış açısıyla mümkündür.Orijinimiz muhakkak insandır ancak insan olmadan önce de bir orijinimiz var mıydı? Yani vurgulamak istediğim acaba gelecek bir zamanda biz de hücrelerimiz gibi kendi iradelerimizden taviz vermemiz gerekecek mi ya da hücreler bizi oluşturmak için iradelerinden taviz mi verdi?

 Organizmanın kademeli bir şekilde kendi varoluşunu genişlettiği hususunda bir varsayım yaptık. Bu kademelerin yapısı lineer bir görünüş mü ihtiva etmektedir yoksa boyutlar arası sarmal bir yapısı mı vardır? Lineer bir düzlem tahayyül ettiğimizde aklımız bizi plank sabitine kadar indirmektedir. Plank sabiti gözlemlenebilir evrendeki en küçük kütleyi belirleyen fizik sabitidir. Dolayısıyla en küçük kütlemiz aynı zamanda en küçük enerji, en küçük zaman ve en kısa uzunluğu da ifade etmektedir. Bundan şu sonuç çıkmaktadır ki plank sabitinden daha küçük formlarda uzay-zaman yoktur. Burada lineer görünüş sona ermektedir çünkü zaten en kısa uzunluğa erişmişizdir. Yani fizik sona ermiştir, uzay-zaman lağvolmuştur. Plank sabitinden küçük formların  sarmal bir yapıda şifrelendiğini , ve plank sabitinin altında aslında şu anda algıladığımız bütün gerçeklik olduğunu iddia edersem acaba tepkiniz ne olurdu?

16 Kasım 2019 Cumartesi

Kurban

avluyu yoldan ayıran duvarın ardından
uzatmıştım kafamı parmaklarımın ucunda.
bir anda yere düşürülen etrafı sarılmış hayvan
müsebbibi zelzelenin hissettim duvarda.
tekbir sesleri yükselirken hep bir ağızdan
donakalmıştım bende ne ses vardı ne seda.

aniden göz göze geldik yatık hayvanla
başına geçirilmiş çuval sıyrılmış biraz
korku bulaştı gözlerinden gözlerime
tam boğazımda düğümlendi tutuk bir itiraz.
o sırada dayadı boğazına bıçağı kasap şuayip abi
sanki kalbimle senkron attı hayvanın kalbi.
nedendir bilmem birden  oldu diller lal,
hayvanın boğazında belirdi kırmızı bir hilal.

artık bakmak istemiyordum
bir an kaybettim şuurumu düştüm yoldan tarafa
artçı bir zelzeleydi olan
hayvanın zelzelesinden sonra.
ve bir yandan hayvanın canhıraş sesi,
bir yandan benim sesim.
annem haykırıyordu avludan
‘’İsmail! İsmail oğlum neredesin?’’


Not: Kurban şiiri, Rize Sosyal Bilimler Lisesi'nde yayımlanan Erdem Dergisi'nin Eylül 2019 sayısında da bulunmaktadır.

22 Ocak 2019 Salı

Metrobüs

Kalabalık ancak sessiz
Camlar buğulanmış nefesler sıcak ama niyetsiz
Bedenler yorgun gözlerin altı karanlık
Sabahın ilk ışıkları düşüyor yeryüzüne.
Neden her şey
Bu kadar olmamışken
Aydınlanıyor yeryüzü
Rezilliğimizi görünür kılmak için mi,
Yoksa umuda çağrışım mı?
Bir çocuk dolaşıyor içerde betmen çantalı
Elinde bir paket selpak, susmuş
Göz göze değmiyor
Nasıl umut edebilir artık bir ruh
Bedenini kaybetmiş
Ne gözüne hakim
Ne kulağına
Ne de kalbine.
Hayatta tutuyor bedeni beyin sadece.
Umutsa yok oluyor
Betmen çantalı çocuğun elinde.

Peki nereye gidiyor bu taşıt dört teker üstünde
Kimse kimsenin bir şeyi değilken
Aynı amaç uğruna mı debeleniyor bu mekanizma yahut
Kapı ağzına tıkışmış metabolizmalar?
Sadece
Bir yolcuyum yoldan ötürü ben de.
Ne gittiğimi bilirim
Ne de geldiğimi.

Meçhulden meçhule.