27 Ekim 2018 Cumartesi

Malumdan Meçhule Bir Kıyamet Tasviri




Başı ve sonu görünmeyen bir arazi
İnsanlar anadan doğma vaziyette doluşmuş
Diğer yandan başı ve sonu görünmeyen gökyüzü
Gri bulutlar yağmura niyetli vaziyette istilada.
Feryatlar, ağlayışlar, yalvarışlar var kelimelerinde insanların
Duyulan ise koca anlamsız bir uğultu.
Kalabalığı bir arada tutan bir düğüm
Ve bu düğümü perçinleyen ittirmeler.
İşte bu hengâmede farklı bir ses bekliyor bulutlar gri
Kimine göre üfürülen bir boynuz
Kimine ise koskocaman bir şşş.
Bir ses bölüyor ani ve perçinliyor kalabalığı sessizlik hususunda
Lal olmuş diller ve kulaklar sağır artık
Gökyüzünde gözler hep bir baştan.
Gözleri kör eden bir ışık patlıyor ani, yağan yağmur hemen ardından
Hareketsiz ve çaresiz insanlar bu yağmurun altında lal, âmâ  ve sağır
Kim daha günahkârsa zaman asıl onun için ağır.
Eriyor yağmurla birlikte bedenler, toprağa düşüyor kemikler
Erimeyle göğe yükselen gaz bulutları
Bu hengâmeden huzura taşıyor ruhları.
Taşındıkça ruhlar emekliye ayrılıyor gri bulutlar
Aydınlanıyor gökyüzü yer yer ve en sonunda büsbütün.

 Malum dünya, bir kara delik olup çekiyor kendisine yaradılanı
Meçhule dönüştürüyor yeri, göğü ve anı.

21 Ekim 2018 Pazar

Solsa da Karanfili Ömrün

aydınlıktır yüzün
alacasından bile gündüzün
güzün
rüzgarlar yapraklar biraz hüzün
ve aydınlık yüzün
yüzündeki gözün
yaşarken altında göğün
üstünde söğüdün
aklımdasın sanki dün
cephe açmış bugün
saçlarına iliştim örgün
yanıyorum içinde közün
nefesim ölgün
solsa da karanfili ömrün
seni soludum bütün gün.

18 Ekim 2018 Perşembe

Düşünmeden Boğuldum

geldim
oturdum köşeye
kahkahalar atılıyodu
pek bir anlam veremedim
iki kelam ettim
dinlemediler
susadım
su vermediler 
düşündüm
düşünenadam oldum
düşünmeden boğuldum
zaten pek sevinmemişlerdi ben içeri girdiğimde

8 Ekim 2018 Pazartesi

Şey… Konuşabilir miyiz? Niye? Boş Ver!


Bir durakta beklerken gözüme ilişirsin şimdi de
Ve bir ihtiyar dayı ceplerini yoklar senden öte.
Ben bir cam kenarında bulurum kendimi,
Görürüm, anlarım gideceğini.
Bir hüzün basar egzozundan gezegeni.
Daha gitmeden sen
Gezegen,
Benimle birlikte bekler seni.

Vakti olmasına rağmen minibüs gelmez.
Duraktaki senden öte dayı bir sigara çıkarır.
Sen ise telefonla konuşmaya başlarsın.
İnatla minibüs gelmez oysa
Sanki benim için çalışır tüm kâinat,
Oysa senin gitme ihtimalini doğuran
Kâinat da o kâinat.
Vazgeçerim bu kehanetten.

Bir duraktasındır halen, otoban minibüssüzdür.
Bu sırada gezegende senden öte bir sigara yakınır
Bu duruma.
Telefondaki ses titrer:
Şey… Konuşabilir miyiz?
Bir anda bir minibüs otobanlanır.
Daha önce de vazgeçilen
Bir kehanetten vazgeçilir.

Minibüs durağa yanaşır, kapılar açılır.
Üstünde dumanı tüten sigarasıyla ihtiyar, senden öte
Kâinata küfreder.
Neyi?
Biner geride kalanlar hariç herkes, kapılar kapanır.
İhtiyar bu sefer sigarasını savurur.
Boş ver!
Dayı binmez geride kalır.

Minibüste cam kenarına oturursun,
Önündeki ihtiyarın omzuna dokunup bir kişi uzatırsın.
İşte o an ben dâhil olurum şiire, telefonlar kapanır.
Nakavt olmuş bir boksör misali
Uzanmış bir yol kenarında yatıyor bulurum kendimi.
Ne otobanlar minibüslenir artık
Ne de sigaralar yakınır bu duruma.
Ve bu gezegende geride kalırım gidenler hariç.