12 Aralık 2018 Çarşamba

Naçar

sessizdim
ben hep sessizliğe değindim
gürültünün tenhasında eridim
sessizliğin kabuğuyla yetindim
ben geceye eğildim
karanlığı sevmiştim
sabah olmadan
bozkıra hicret ettim
naçar
bozkırda insan ya yaşar
yahut yaşamağa susar

12 Kasım 2018 Pazartesi

Bin Yıl

sular duruldu
ve döküldü saçaklar
bu yakarışlar bir gün beni senden
ayıracaklar
ne seyirdir ya bu kar
bu karlar bin yıldır 
beni sarmaktadırlar
ne gizemdir bu buhar
bu harlar bin yıldır beni
yakmaktadırlar
solumaktayım bin yıldır
dumanı
uçsuz bir muallakta
tam bin yıldır
boğulmaktayım
ve ben yine bir gecede
yokluğuna sarılmaktayım
bin yıldır

27 Ekim 2018 Cumartesi

Malumdan Meçhule Bir Kıyamet Tasviri




Başı ve sonu görünmeyen bir arazi
İnsanlar anadan doğma vaziyette doluşmuş
Diğer yandan başı ve sonu görünmeyen gökyüzü
Gri bulutlar yağmura niyetli vaziyette istilada.
Feryatlar, ağlayışlar, yalvarışlar var kelimelerinde insanların
Duyulan ise koca anlamsız bir uğultu.
Kalabalığı bir arada tutan bir düğüm
Ve bu düğümü perçinleyen ittirmeler.
İşte bu hengâmede farklı bir ses bekliyor bulutlar gri
Kimine göre üfürülen bir boynuz
Kimine ise koskocaman bir şşş.
Bir ses bölüyor ani ve perçinliyor kalabalığı sessizlik hususunda
Lal olmuş diller ve kulaklar sağır artık
Gökyüzünde gözler hep bir baştan.
Gözleri kör eden bir ışık patlıyor ani, yağan yağmur hemen ardından
Hareketsiz ve çaresiz insanlar bu yağmurun altında lal, âmâ  ve sağır
Kim daha günahkârsa zaman asıl onun için ağır.
Eriyor yağmurla birlikte bedenler, toprağa düşüyor kemikler
Erimeyle göğe yükselen gaz bulutları
Bu hengâmeden huzura taşıyor ruhları.
Taşındıkça ruhlar emekliye ayrılıyor gri bulutlar
Aydınlanıyor gökyüzü yer yer ve en sonunda büsbütün.

 Malum dünya, bir kara delik olup çekiyor kendisine yaradılanı
Meçhule dönüştürüyor yeri, göğü ve anı.

21 Ekim 2018 Pazar

Solsa da Karanfili Ömrün

aydınlıktır yüzün
alacasından bile gündüzün
güzün
rüzgarlar yapraklar biraz hüzün
ve aydınlık yüzün
yüzündeki gözün
yaşarken altında göğün
üstünde söğüdün
aklımdasın sanki dün
cephe açmış bugün
saçlarına iliştim örgün
yanıyorum içinde közün
nefesim ölgün
solsa da karanfili ömrün
seni soludum bütün gün.

18 Ekim 2018 Perşembe

Düşünmeden Boğuldum

geldim
oturdum köşeye
kahkahalar atılıyodu
pek bir anlam veremedim
iki kelam ettim
dinlemediler
susadım
su vermediler 
düşündüm
düşünenadam oldum
düşünmeden boğuldum
zaten pek sevinmemişlerdi ben içeri girdiğimde

8 Ekim 2018 Pazartesi

Şey… Konuşabilir miyiz? Niye? Boş Ver!


Bir durakta beklerken gözüme ilişirsin şimdi de
Ve bir ihtiyar dayı ceplerini yoklar senden öte.
Ben bir cam kenarında bulurum kendimi,
Görürüm, anlarım gideceğini.
Bir hüzün basar egzozundan gezegeni.
Daha gitmeden sen
Gezegen,
Benimle birlikte bekler seni.

Vakti olmasına rağmen minibüs gelmez.
Duraktaki senden öte dayı bir sigara çıkarır.
Sen ise telefonla konuşmaya başlarsın.
İnatla minibüs gelmez oysa
Sanki benim için çalışır tüm kâinat,
Oysa senin gitme ihtimalini doğuran
Kâinat da o kâinat.
Vazgeçerim bu kehanetten.

Bir duraktasındır halen, otoban minibüssüzdür.
Bu sırada gezegende senden öte bir sigara yakınır
Bu duruma.
Telefondaki ses titrer:
Şey… Konuşabilir miyiz?
Bir anda bir minibüs otobanlanır.
Daha önce de vazgeçilen
Bir kehanetten vazgeçilir.

Minibüs durağa yanaşır, kapılar açılır.
Üstünde dumanı tüten sigarasıyla ihtiyar, senden öte
Kâinata küfreder.
Neyi?
Biner geride kalanlar hariç herkes, kapılar kapanır.
İhtiyar bu sefer sigarasını savurur.
Boş ver!
Dayı binmez geride kalır.

Minibüste cam kenarına oturursun,
Önündeki ihtiyarın omzuna dokunup bir kişi uzatırsın.
İşte o an ben dâhil olurum şiire, telefonlar kapanır.
Nakavt olmuş bir boksör misali
Uzanmış bir yol kenarında yatıyor bulurum kendimi.
Ne otobanlar minibüslenir artık
Ne de sigaralar yakınır bu duruma.
Ve bu gezegende geride kalırım gidenler hariç.


19 Temmuz 2018 Perşembe

Bu Gece

dudaklarım döküldü
yüce gök bu gece benim için söküldü
önce sesim büküldü
sonra derim yüzüldü
zihnime ağır ağır cinayatlar süzüldü
yıldızlar benim için
için için döğüldü
dolunay söndürüldü
fahişe sömürüldü
yüce tanrı bu gece benim için üzüldü
parmaklarım büzüldü
esaretim çözüldü
tabiatta perinin ağlamağı görüldü
bedenim kâinatta bir yerlere gömüldü

16 Haziran 2018 Cumartesi

İki Kulaç Atamıyorum

ortada durdum
ben ne vakit burada bulundum
ne vakit aşındı taşlar
ne vakit içtim suyu
ne vakit düştüm toprağa
ben ne vakit kalktım ayağa
hala hissediyorum
gözlerinden akan yaşı
sesinden kopan şarkıyı
elindeki yarayı
ama bilemiyorum 
zamanı 
mekanı
uzanamıyorum
iki kulaç atamıyorum


3 Haziran 2018 Pazar

Boş Tenekeler




Güneş doğmaya yüz tutmuşken
Bir çöp kamyonu demirledi sokağın başına
Sessiz
Sedasız.
Doldurdu ne varsa kasasına
Faydasız
Faydalı.
Sonra büyük bir gürültü ile
Öğüttü sevda yolunda yazılan
Satırları, mısraları
Yahut ne varsa yaşanılan.
Tam bu esnada güneş yüzünü gösterdi
Kamyonun arkasındaki kırmızı fren lambaları söndü
Bir parça koptu adeta içimden.
Sokağın başından kamyon gitmek üzere döndü.
Beni unuttun diye bağıracak oldum
Yapamadım yutkundum
Artık her şeyi unutmaya mahkûmdum.

-Ve geride ben kaldım
                         yahut boş tenekeler.

16 Mayıs 2018 Çarşamba

Rutin




Rutin sesler duyuyorum gece yarısı öncesi,
Karşı komşum İbrahim Amca
Dövüyor oğlu İsmail’i.
Git yıka oğlum İsmail kanayan yerlerini
Diyor İbrahim Amca.
Uzaklaşıyor İsmail ve adım sesleri,
Kustuktan sonra çekiyor sifonun zincirini.

Bir saat donkluyor yahut zonkluyor tepemde
Bozuğu bile doğruyu gösterir günde iki kere
Gece yarısı olmuştur ve atlar bakstaki yerini almıştır
Bugün de balkabağı olmadık çok şükür.


Gece yarısı sonrası, rutin sesler duymaya devam ediyorum.
Kapmış baltasını boş verdim,
Gidiyor İbrahim Amca, karşı komşum.
İsmail çoktan uyumuştur her yanı kan içinde,
Ben uyuyamam, fikrime sen düşünce.
Çünkü sen aydınlatırsın gecemi, heyhat Şeykspir.
Aydınlıkta uyuyamam, dönerim sağa sola iki de bir.

Bir saat zonklayamaz yahut donklayamaz farkına varırım
İşte tam bu saatlerde Yusuf gibi bırakılırım
Kuyu kadar karanlık bir oda ve ben yalnız…
Bugün de kervan geçmedi muhtacız.

+
Start çoktan verildi, rutin zonk  sesini duydum.
İbrahim Amca eve döndü baltasız, yorgun.
İsmail desen uyuyor karşı dairede gömleği kanlı,
Yusuf kervan bekliyor, Ben ise senden bi-r- haber
Karanlık oda da herkesten saklı…

9 Mayıs 2018 Çarşamba

Ressam Beni Ağlatıyor


Gök eriyor
               karşı dağdan
Yay geriyor
                dağ Tanrı'dan...
Kar düşüyor
                 su sessizce
Buhar önce
                 sebepsizce...
Ses oluyor
             kimliğimiz
Hece hece
            bölünüyor
Değiniyor
            Tanrı bize
İz denizde
            Yakarıyor
Fırça boya
             usul usul
Ressam beni
              ağlatıyor...